“Denizden Gelen Tunçtan Adamlar” Karyalılar

Anadolu toprakları, her ne kadar sınırları, erk kuran medeniyetlere göre değişmelere uğramış olsa da, tarihin her devrinde ilgi çeken ve ulaşılmak istenen bir bölgeyi temsil etmiştir. Halfrod J. Mackinder’ın ve birçoklarının 19. yüzyılda ortaya koydukları gibi dünya hâkimiyeti için elzem görülen kalpgaha ulaşım ve kalpgahın savunması, Anadolu coğrafyasına hâkim olmadan gerçekleştirilemezdi. Dolayısıyla kalpgah ve Anadolu, tarihsel serüvenimiz içinde, her dönemde önemini korumuştur.

Bu durum, Anadolu coğrafyasının işgal ve saldırılarla örülü bir tarihi barındırması sonucunu doğurmuştur.

Milattan önce (M.Ö) 2500 yıllarında Anadolu topraklarında Hatti uygarlığı hüküm sürmekteydi. Hatti uygarlığı, devamında gelen medeniyetlerin yaşayış ve yönetim biçimlerini etkileyen temel bir model olmuştur. Tolga Örnek’in 2003 yapımı Hititler film belgeselinde Hattiler ile ilgili oldukça geniş bilgi verilmiştir. Bu belgesel vasıtasıyla Hattiler’in inanç ve tapınma, idari ve toplumsal yasalar, ölü gömme ve tanrı kültleri ile benzer birçok temada Anadolu’da kurulan medeniyetleri etkilediği gözlemlenmiştir.

Hattiler’in, M.Ö 1700’lerde yıkılışından sonra Anadolu’da Luviler, Hititler, Karyalılar, Dorlar, İranlılar, Trakyalar, Firigyalılar, Muşkiler, Lidyalılar, Likyalılar, Kilikyalılar, Kapadokyalılar medeniyetler kurmuşlardır.

M.Ö 300 ile Bizans İmparatorluğu’nun M.S 395’teki nüfuzuna kadar Anadolu, Helenler, Kimerler ve Romalılar’ın etkisi altında kalmıştır.

M.S 395’ten sonra ise Bizanslılar, İranlılar, Araplar ile savaşlar yapılmış; Peçenekler ve Oğuzlar Anadolu’ya gelmişlerdir. Sonraki dönemlerde Anadolu'da sırasıyla Selçuklular’ın, Moğollar’ın, İlhanlılar’ın yönetimleri sürmüştür.

1071 yılından sonra ise Osmanlı, beylikten imparatorluk döneminin sonuna kadar Anadolu üzerinde hâkimiyet kurmuş ve bu devir 1923 yılında Cumhuriyetimiz kurulana kadar devam etmiştir.

Bu kadar çok uygarlığın uğradığı, yerleştiği ve sonlandığı bir coğrafya, doğaldır ki birçok tarihi ve antik değeri de barındırmaktadır. Dini inanış ve toplumsal yaşamın parçası olan tapınaklar, mezarlar, anıtlar, yazıtlar, tiyatrolar ve şehirler tarihsel serüvenimizin fotoğraf albümüdür.

Anadolu’nun her köşesi gibi güneybatı ucunda bulunan Marmaris de bu serüvenin bir parçası olmuştur.